12 Şubat 2011 Cumartesi

geldim, burdayım ve tam da ortasındayım herşeyin..

Gelmek için çok mu uğraştım? Sanırım evet. Peki ne için? Alanda gerçek anlamda bilimsel çalışmalar yapmak, başka bir gözle görebilmek, okul öncesi eğitimi anlayışını, üniversite yaşamını deneyimlemek için..
Buraya bir çok akademik cümle yazabilirim sanırım.ama bu kadar yeter.


Gelmem bir olay oldu biliyorum,nasıl geleceğim, nerde kalacağım, nasıl olacağım ve daha bir sürü soru. Hepsi cevaplandı ve kafamdaki soruların da zamanı gelince cevaplanacağını biliyorum.


Gördüklerimi ve yaşadıklarımı yazmam gerek unutmamak için. İnsan, ne kadar da az şey yazmaya başladı paylaşmak için. Nedense bana öyle geliyor. Önceden yaşadıklarımı sığdıramazdım defterlere, şimdi ise zamanın olmamasından yakınıyorum. Bence kocaman bir yalan. İnsanlar daha çok nasıl tüketebiliriz anlayışını paylaşımlara döktü ne yazık ki. "Bugün ne düşünüyorsun?" sorusu önceden bu kadar çok çıkar mıydı karşımıza? Ya da bu soruyu gerçek anlamda sorsak, şimdi yaşanılan dünya bu hale gelir miydi?


Dünyanın öbür ucunda; dünyanın her yerinde insanlar yaşıyor. Ben geceyi yaşarken, başka bir yerde insanlar güne merhaba diyor. Başka bir yerde temiz su bulabilmek için kilometrelerce yürüyor insanlar ya da biraz daha cips almak için arabasına atlayıp yakınındaki markete gidiyor bir diğeri. Her şey, iyi veya kötü, savaş veya barış, açlık veya tokluk hepsi bu dünyada yaşanıyor ve insanlar sadece kendi yaşamını yaşıyor.




Küçükken sevdiğim şehirden uzakta olduğumda sevdiklerimi yanımda hissetmek için gökyüzüne bakardım. Gökyüzü hep aynı ya, o zaman bana öyle gelirdi, belirli yıldızlar en azından aynı yerde dururmuş gibi..İşte aynı gökyüzü altında olduğumu düşünür, mutlu olurdum. Şimdi gökyüzülerimiz bile farklı..


Burda günlerim şu an için çok heyecanlı geçmiyor. Labaratuvara gidiyorum. Makale okuyorum. Kütüphaneye gidip makale çıktısı alıyorum. Peter'a soru soruyorum. Doktora dersi izliyorum. Dersin adı "Sosyal Gelişimde Süreçler" olmasında rağmen derste; "evrimsel psikobiyoloji" anlatılıyor. ( Biz hala evrim kelimesinden korkmaya devam edelim). Eğitimim başladı, yani başlamış olduğunu varsayıyorum. Daha gözlem yapmaya başlamadım ama eğitimin giriş kısmını tamamladım. Okumam gereken makaleler var.Burda bana sunulan fırsatlar aklımI karıştırdığı için yeniden aklımdakileri  bir düzene koymam gerekiyor. Umarım fazla zamanımı almaz.


Amerikalılar gerçekten garip insanlar.  Tanıdıklarımın sayısı daha çok az ve onları çok iyi tanıdığımı söyleyemem ama nedense çekiliş türü etkinliklere çok meraklılar. Bir de herkes yiyecek almak için kupon biriktiriyor. Ucuzluk kuponları. Bizim hayatımıza yeni giren, şu internet üzerinden alınan, yüzde elli indirimli kuponlar gibi.Burda gazetelerin verdiği ekleri toplayıp kocaman bir cilt kitap yapabilirsiniz sanırım.


Katıldığım o konferanstan sonra tek bir cümle yazmak gerekirse o şu olurdu sanırım: Bizim daha çok ama çok çalışmamız gerek çocuklar için. Tamamen okul öncesi eğitimi sil baştan başlamak gerek. Okul öncesi eğitim sadece okullarda yok burda. Her yerde. Televizyonda da var. Dün dinazorlar ilgili bir çizgi film izledim. Tamamen öyküsel. Yavru dinazorların maceralarını anlatıyor. Çizgi film bittikten sonra bir antropolog çıkıp çocukların yaşına uygun bilimsel bilgi veriyor dinazorlar hakkında. Evrimi anlatıyor. Bizim ülkemizde bunu yapabilir miyiz?




Bulunduğum enstitünün altında anaokulu var. Onlara göre laboratuvar okulu. Gerekli yerlerle görüştükten sonra haftada bir gün öğleden sonra bir sınıfa öğretmenleriyle birlikte girmeyi planlıyorum.


Umarım benim için tam anlamıyla 7 ay verimli geçer. Bir ayı geri de bıraktım bile. Bundan sonra herşey daha güzel ve istediğim gibi geçsin ki döndüğümde iyi ki gitmişim diyebileyim.


Daha yazılacaklar var elbet. Konferans notları, yeni haberler, katılacağım yeni kongreler.. Hepsini anlatacağım, bunun için zamanım var. En azından "bugün ne yaptın?" sorusunu düşündüğüm kadar.Gerçi, bu soru benim için burda bugün tezin için ne yaptın sorusuna dönüştü ve bugün ben tezim için bir şey yapmadım ama çok güzel kurabiyeler pişirdik Emily ile, Sevgililer Günü için.. Bu da gerekli arada sanırım.

Kapitalizmin göbeğinde Sevgililer Günü'nü de yaşamak varmış..